Bilme edimi üç temel edimden oluşur, bunlar: düşünme edimi, anlama edimi ve açıklama edimi. İmdi bu edimler ile mantık ve Mantık arasındaki ilişkileri şöyle bir inceleyelim ve bâzı mantık tartışmalarını çözüme bağlayalım:
*
Birincileyin belirtmek gerekir ki düşünme: belirli bir zihin faaliyetidir; zihnin birleştirme, parçalama ve karşılaştırma yapmasıdır. Zihin birleştirme yaparken ilgili nesne hakkındaki duyu verilerini bir bütün hâline getirir ve belirli birtakım yargılara ulaşır. Parçalama yaparken ise yargıları olanaklı en küçük bileşenlerine ayırır, bu parçaları karşılaştırarak da bu yargılar hakkında birtakım sonuçlara ulaşır. Açıktır ki tüm bunların temelinde mantık işlemleri vardır. Ancak mantık işlemlerinin şu ya da bu nedenle ve şu ya da bu biçimde rayından çıkması sonucu düşünme edimi mantık kurallarına uygun bir biçimde gerçekleşmez. Hâl böyle olunca farklı türden mantıksallık ilişkileri gündeme gelir.
İmdi düşünme edimi ile mantık arasındaki ilişkiler çerçevesinde ve semantik kategoriler ile önermeler ile eksik önermeler ayrımını da hesâba katarak mantıksallık ilişkilerini şu örnekler üzerinden şöyle bir inceleyelim:
*
Örneğin minibüs yolculukları sırasında ücret-yol ilişkisi pek çoğumuzun dikkatini çekmiştir. Ne var ki bu ilişkide çoğu zaman “mantıksal gerçeklik”(!?) ile “olgusal gerçeklik”(!?) arasında şöyle bir sürtüşme ortaya çıkıyor ve farklı türden mantıksallık ilişkileri kuruluyor:
Bir AB doğru parçası alalım ve bu doğru parçası üzerinde belirli bir C noktası saptayalım. İmdi bu doğru parçasının uzunluğu ½AC½ + ½CB½ toplamına eşittir. Öte yandan½AC½de½CB½uzunluğunun iki katı olsun; o hâlde½CB½uzunluğuna a dersek½AB½uzunluğu 3a olacaktır. İmdi bir M minibüsü de AB yolu üzerinde ortalama V hızıyla ve toplam t sürede seyir etsin. Bu durumda AB yolu Vort . å t çarpımına eşit olmalıdır. Bu minibüs AB yolu için dokuz yüz bin lira alsın. Oysa ki M minibüsünün şoförü AC yolu için yedi yüz elli bin lira isterken AB yolu için dokuz yüz bin lira istemekte. CB yolu için ise altı yüz elli bin lira. İmdi ortada önemli bir eşitsizlik var: 3a = 900.000 TL, 2a = 750.000 TL ve a = 650.000 TL olmaktadır ki bu mantıksızdır(!?); dolayısıyla burada bütün, parçalarının toplamı etmiyor(!?) ve bütüne ilişkin dile getirilenler ile parçaya ilişkin dile getirilenler arasında mantıksızlık(!?) ortaya çıkıyor(!?).
İmdi bir Y kişisi B’den kalkıp C noktasında oturan bir ahbâbını ziyârete gitsin. Ne var ki ödemesi gereken ücretin gidilen yolla ilişkisi ½AB½–½AC½ ücreti uyarınca 900.000 TL – 750.000 TL = 150.000 TL değil; ancak 650.000 TL. İmdi M minibüsünün şoförü (Ş) ile bu ilişki uyarınca ona 150.000 TL uzatan bir yolcu (Y) arasında geçen şu konuşmaya bir bakalım:
Y: “Alır mısınız!..”
Ş: “Eksik ücret verdiniz!”
Y: “Hâyır şoför bey, ben size tam ücret verdim!”
Ş: “Gideceğiniz yer 650.000 TL. Siz ise 150.000 TL verdiniz.”
Y: “Nasıl olur şoför bey, bu ne biçim mantık!”
Ş: “Valla işinize gelirse!..”
*
Bütün-parça ilişkisi hakkında sanırım en popüler paradoks Zenon’unkiler. İmdi Zenon’a göre uçan ok durmaktadır(!?). Nitekim uçan ok hareket süresinin her bir ânında belirli bir X1 noktasında bulunuyordur; bir noktada bulunmak demek o noktada durmak demektir(!?); imdi hareket süresinin her bir ânında duruyorsa bu ok aslında hareket etmiyordur(!?), okun hareket ettiğini düşünmemiz ise basit bir duyu yanılmasından ibârettir(!?). Ne var ki acabâ bu “uçup da aslında uçmayan ok”(!?) Zenon’un üzerine üzerine gelseydi kendisi yine bu sofistik yanılsamayı savunmaya devâm edebilecek miydi!..
*
(…)
Günlük hayatta pek çoğumuz yaşlı teyzeler arasında birtakım ilâç alışverişlerine tanıklık etmişizdir. Bu teyzeler aynı hastalıktan mustarip ahbaplarıyla ilâçlarını değiştirerek hastalıklarına çâre bulmak ister; bu, onlar için mantıklıdır; çünkü aynı hastalığın tedâvisinde farklı ilâçlar kullanılıyorsa şâyet kendileri de bu farklılıktan yararlanabilmelidirler(!?). Ne var ki bu teyzeler aynı hastalığa etki edebilecek farklı faktörleri hesâba kat(a)mazlar ve kendilerini çok ciddî tehlikelere sokarlar.
*
Günlük hayâtımızı sürdürebilmek için (de) kuşkusuz bilgiye ihtiyaç duyarız. Bu bilgiler eşliğinde neyi, ne zaman ve nasıl yapacağımızı belirleriz. Ne var ki bu bilgiler kimi zaman ve pek çok nedenden dolayı iktidârın talep ve beklentileri doğrultusunda şekillenmiş, dezenforme edilmiştir. Söz gelişi bir siyâsî iktidâr çoğu zaman, belirli bir salgın hastalığa dâir bu tür bir şekillendirmeler yapar; imdi Ö1: “Salgın ilk çıktığında yüz kişi hayâtını kaybetmiştir”, Ö2: “Geçen ay salgın sonucu hayâtını kaybedenlerin sayısı seksendir” ve Ö3: “Bu ayın verileri göstermektedir ki salgın sonucu hayâtını kaybedenlerin sayısı on ikidir” olmak üzere üç önermemiz olsun. Bu önermelerden hareketle siyâsî iktidar Ö4: “O hâlde hükümetimiz görevini iyi yapmaktadır” yollu bir vargıya gidebilir. Ne var ki bu çıkarım da mantık kurallarının ötesinde bir çıkarımdır ve bu önermeler mantık işlemlerine tâbi tutulunca farklı türden mantıksallık ilişkileri ortaya çıkabiliyor; söz gelişi bu çıkarımda eğer mantık kuralları kullanılmayacaksa şöyle bir vargıya da gidilebilir: Ö5: “O hâlde tanrı dualarımızı kabûl etmiş ve bizi bağışlamıştır”