lazların tamamı hanefi mezhebinden sünni Müslüman’dır… Anadolu’ya sonradan gelenler üç yerleşim bölgesi ile karşılaştılar Anatoliya, Laziztan ve Kürdistan. Yani Bizanslılar, Kürtler ve Lazlar, yörenin en eski sakinleri idi. Özelikle Osmanlı döneminde göç ve sürgün politikaları sonucunda, ülkenin demografik yapısı büyük ölçüde değiştirildi. Katip çelebi, Lazların trabzon’a yakın oturdukların ve “İtaatsiz” olduğunu kaydeder. Trabzon valilerinden Osman paşa, XIX. Yy.da da devam ettiği anlaşılan itaatsizliğe son vermek için, laz Derebeylerinin nüfuzlarını kırmaya çalıştı, ama başarı sağlayamadı. Atina(Pazar), Bulep, Artaşin(Artaşan), Viçe, kapiste, Arhavi, Kisse, Hopa, Makris(Makriali), Gonia(Günye), batum, Maradit(Maradidi), Perlevan ve Çat, vilayet teşkilatı kurulurken Lazistan sancağı(Merkez Batum olmak üzere) Trabzon’a bağlandı; Batum Rus’ların eline geçince, sancak merkezi Rize oldu(1878)….Çoğunluk, 16 mart 1921 tarihli Türk-Rus anlaşması sonunda Türkiye’ye göç etti…Lazların hemen hepsi usta denizcidir, tarımla da uğraşırlar(pirinç, mısır, tütün). 1914 yılından önce, Rusya’da çalışırlardı(M. Larousse)…Lazlar konusuna birilerin kendi ırk boyutunda baktıklarını söylebilirim. Örneğin bunlardan biride Trabzonlu olduğu söylenen P.Minas Bıjışkyan’dır. Trabzonlu dost insan İnş. Yük. Müh. Sami Koç’un arşivinden bana gelen 1969 Edebiyat Fakültesi basımı “Karadeniz Kıyıları Tarih ve Coğrafyası” adlı yapıtında ‘bakın neler diyor’a geçmezden önce, bugünlerdeki, etnik tartışma katsayısının artırıldığını vurgulayarak konuya girmek istiyorum:, Trabzon orijinli olayların ard-arda yaşatıldığı bugünlerde P.M.B’nin özdeki görüşünü özetleyen bir değerlendirmeye yer verip, genel görüşlerini içiren alıntılara geçelim: “Bir zamanlar karadeniz' in doğusunda Mithridates diye bir insan yaşardı; kraldı. saltanatı 56 yıl sürdü, 22 dil konuşuyordu. Garip gemiler ve makineler icat ediyor, gemilerden düşman kale ve surlarına kule ve köprüler atıyor, onları alt ediyordu. Mithrisdates, Pontos kralıydı ve ardılları(arkasından gelen) yüzlerce, binlerce yıl bu uygarlığı yaşattılar. uygarlıkları çözüldükten sonra da etkileri elbette sürdü.:..”